12 Ağustos 2012 Pazar

Faydalı Linkler





Toplum Gönüllüleri Vakfı : http://tog.org.tr/
Amargi Kadın Akademisi : http://www.amargi.org.tr/
Filmmor : http://www.filmmor.org/
Sosyalist Feminist Kolektif : http://www.sosyalistfeministkolektif.org/
Morçatı Kadın Sığınağı Vakfı : http://www.morcati.org.tr/tr
Lamdaistanbul : http://www.lambdaistanbul.org/s/
Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar : http://www.feministyaklasimlar.org/
Kadın Adayları Destekleme Derneği : http://www.ka-der.org.tr/tr/index.php
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı : http://kedv.org.tr/
Kamer Vakfı : http://www.kamer.org.tr/
Kazete Bağımsız Kadın Gazetesi : http://www.kazete.com.tr/
Pazartesi,Feminist,Kaktüs Arşivi : http://www.pazartesidergisi.com/
Kadın Cinayetlerine İsyandayız : http://kadincinayetlerineisyandayiz.blogspot.com/
Uçan Süpürge : http://www.ucansupurge.org/turkce/index.php
Biz Erkek Değiliz İnsiyatifi : http://www.bizerkekdegilizinsiyatifi.blogspot.com/
Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu : http://www.kurtajhaktir.com/anasayfa/
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler : http://www.kadinininsanhaklari.org/
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği : http://www.cydd.org.tr/
KAOS-GL : http://www.kaosgl.com/anasayfa.php
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı : http://www.kadineserleri.org/
Van Kadın Derneği : http://www.vakad.org.tr/
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi : http://www.keig.org/
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi : http://www.ibbkkm.org/




// Okumayı Sürdürün

Feminist Kütüphane



Makaleler:
Bilim ve Toplumsal Cinsiyet- Alev Özkazanç
Cinsel Taciz, Siyaset ve Taciz Siyaseti- Alev Özkazanç
Osmanlı Feminizmi- Uluslar arası Feminizm ve Doğu Kadınları- Elif Ekin akşit
Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet Rejimi- Serpil Üşürsancar


Kitaplar:
Cinsel Politika: Kate Millet
Kadının Evrimi: Evelyn Reed
Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar- Server Tanilli
Çöl Çiçeği- Waris Dirrie
Maternal Justice: Miriam Van Waters
And the Female Reform Tradition: Estelle Freedman
Geçmişten Günümüze Türkiye’ de Kadın Emeği: Ahmet Makal, Gülay Tokgöz
Tarihin Cinsiyeti: Fatmagül Berktay
Demokrasinin Cinsiyeti: Anne Philips
Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar: Kimlikler ve Toplumsal Dönüşümler- Deniz Kanriyoti
Bilim ve Cinsiyet Ayrımı: Evelyn Reed
Osmanlı Kadın Hareketi: Serpil Çakır

Filmler:

Klitoris Nedir?
Görünmeyen Emek
Seyahat
Dona Kalan
Mor Gündem 2005
Jinen Dengbej
// Okumayı Sürdürün

Pazartesi Dergisi'nden Beyhan Demir ile Röportaj





·         Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba ben Beyhan. İstanbul Üniversitesi siyasalda okudum. Pazartesi dergisiyle ilk tanışmam 1995 yılında oldu. O yıllarda kendime yeni yeni feminist diyordum. Doğrusu kadın erkek arasında bir sıkıntı vardı; ama çok da taşlar yerine oturmuyordu.1998 yılında işe başladım ve benim feminist tarihimin başlangıcı oldu. Yaklaşık olarak 11 sene çalıştım. Son üç senesinde de yayın yönetmeniydim.

·         Peki Pazartesi Dergisi nasıl başladı?

1995 yılında bir grup kadın tarafından kuruldu. Bu kadınların seksen öncesi sosyalist kadın hareketinin içindeydi ve yurt dışına çıktıkça kaynak sorunu yaşadıklarını fark eden insanlardı.  Bu sebeple 95 yılında bir şey yapalım diyerek politik, popüler, kapsayıcı ve aynı zamanda profesyonel bir iş yapmak amacıyla yola çıktılar. Pazartesi Dergisi’nin ilk sayısı o günlerde yaşanan bir olayı kapağına taşıyarak çıktı. Güneş K. Hasan Kaçan ve Metin Kaçan’ın tecavüz ettiği bir kadındı. Bu haber entelektüel ve sosyalist çevrelerde ciddi manada turnusol kâğıdı görevi gördü.  Devamında kadınlar memlekette neler oluyor sorusu sordu. Biz kadın olarak dünyadaki her şeyi tartışabilir dediler.



·         Derginin adı neden pazartesi oldu?

İsim bulma sürecinde anlamlı pek çok öneri tartışıldı. Aslında bu yönden pazartesi anlamsız bir isim. Biraz diyetlerin, önemli kararların, sigarayı bırakmanın yani her şeyin pazartesi başlamasına atıf yapıyor. Gazetenin tam adı Pazartesi Dergisi Kadınlara Mahsus Gazete. Aslında Kadınlara Mahsus Gazete çok eskiden çıkmıştı bizler onları anmak istedik.
Pazartesi Dergisi değişik bir gazete formatındaydı. Hatta ilk aldığımda açamayıp yırtmıştım. Önce gazete sonra dergi ve son olarak dosya formatında çıktı. Son sayısı da zaten 2007 de çıktı. Pazartesi Dergisi Kadın Kültür ve İletişim Vakfı tarafından çıkarıldı. Gazete popürleştikçe daha geniş ağa yayıldı. Benim gibi 30’lu yaşlardaki kadınlar için önemliydi. Renkliydi, klip eleştiri, ayıp köşeden siyasete her türlü başlık vardı. O zamanlar orada yazmış birçok kadın şu an farklı gazetelerde yazıyor. Pazartesi ile ilgili beş tane tez yazıldı; ancak hiç basılmadı. Vakıf olarak bir kitap basmak istiyoruz. Hep tarihi tartıştık, bundan sonra ne yapmak istediğimizi tartışmak istiyoruz. Amargi’yi mutlaka okuyun, bu tarihi yaşamış kadınlar tarafından yazıldı.



·         Okur kitlesi nasıldı?

İlk okurlarımız genellikle şehirli, okuyan yazan, orta sınıf kadınlardı. Daha sonra gazete yayıldıkça kitle de değişti. Bir nesil kadın için yetişme aracı oldu. Her konu türban tipi cezaevleri, kürtaj gibi pek çok konu tartışıldı. Yalnızca mağdur olanlar da değil, uzman kadınlarla da çalıştık. Tüm kadınlara ulaşmak istedik; fakat şimdiki genç kuşağa çok ulaşamadığımızın farkındayım. Özellikle 1985 sonrası nesil pek yok. Son sayısı 2007’de çıktı. Sahaflarda ve nadirkitap.com da eski sayıları bulabilirsiniz.

·         Pazartesi gazetesi için şu an ne hissediyorsunuz?

Şahane bir şey yaptık ve parçası olduğum için gururluyum.24-35 yaşlarım burada geçti. Çok kadının hayatı değişti. Oradan öğrendiklerimle başka yerlerde yazdım. Merak ve değiştirme konusunda büyük bir adımdı. Diğer dergilerden en büyük farkı kadın bedenimizi niye örtelim niye düzeltelim sorusunu sormasıydı.
Biz Duygu Asena’yı da sahiplendik. Ulrike Meinhof’u da sahiplendik. Çok uçları da içimize almaya çalıştık. Ki Ulrike Meinhof üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih ederim demiş bir kadındı. Belki bundan sonra başka bir pazartesiyi siz çıkarırsınız.

·         Size okuyacak kadınlara söylemek istediğiniz nelerdir?

Akıl verecek konumda değilim. Keşfettiklerimden, yaşadıklarımdan öğrendiklerimden herkes faydalanabilsin isterim. Birbirini okuyan dinleyen kadınlarda da umarım her şey böyle olur. Hayatlarında bir kıpırtı olsun.
Uğraştıkça siz de güçleniyorsunuz. Şerbetleniyorsunuz yani. Bundan sonra rahat etmezsiniz.
                 

Pazartesi Dergisi arşivine buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.pazartesidergisi.com/

// Okumayı Sürdürün

İlk takipçimizin hikayesi :)







bir hikaye de benden olsun!


genç kadın olmanın zorluğunu yaşarken yollarda bir kadın



olmanın zorluklarından da bahsetmek istedim biraz..yolda 


olmak, yol olmak..uzun yıllar gönüllülük yaptığım yerde 


vardım 'kadın' olduğumun farkına.. öncesinde hanım, bayan

, genç kız'dım! regl döneminde pedlerimi gizliden alarak 
,
başladım kadın olduğumu anlamaya.. sonrasında 


konduramadım, çünkü saklanmalıydı, ayıptı kadın olmak! 
yolda rastladığım, sık sık birlikte yol aldığım yol 

arkadaşlarım anlattılar kadınlığı bana! toplumun verdiği 

rollerden rahatsızlığımı dışa vurmamı sağladılar.. fark 

ettiğimde çok daha ben’dim artık! 

sonrasına yine kendimi vurdum yollara, anlatmak istedim 


fark ettiklerimi, fark etsinler istedim kadınların kendilerini..

dertleri olsun, rahatsız olsunlar istedim kıstırılmış 

hayatlarından..


şimdi yine yollardayım.. hayat dair dertlendiklerim sırt


 çantamda, omuzlarımda büyük yük..

yollar, gittikçe bitmeyen, bitmedikçe zenginleşen yollar..


birlikte bir yolculukta karşılaşmak dileğiyle..

// Okumayı Sürdürün

Toplumsal Cinsiyet Eğitmenlerimizden bir paylaşım...



TOG’LU CADILAR VE EĞİTİM 
EKİBİNDEN HAVALI DEDİKODULAR
Çok fena… 8 kişilik eğitmen ekibi ve 22 kişilik katılımcı grubu ile harika bir mekandayız. “Denizin kenarında, güneşi ve neşesi yerinde bir ortamda eğitime odaklanabilecek miyiz?” tedirginliğini yaşıyorum. “Hangi çılgın eğitim benim deniz hevesime zincir vuracakmış şaşarım” kafasındayım.
Eğitim kişisel öykülerimizi kadınlık hallerimiz içinde yorumlama, kadınlar olarak cinsiyetlerimizin hayatlarımızı düzenleyen ayaklarının farkına varma ve güçlenmenin meşakkatli yollarını kolkola arşınlamanın olanaklarını yaratma amacını taşıyor. Ateş gibi 22 katılımcı, dondurma gibi 7 eğitmen; ortam kaynıyor!
Hiçbir oturumda espirilerimizi esirgemiyoruz. Meseleleri ciddiye almak için ceketlere ve otellerin toplantı öldüren salonlarına ihtiyacımız yok. Kadınlık deneyimini yaşıyor olmanın ne anlama geldiğinin farkına varırken, ciddiyet daha samimi bir formda aramızda dolaşıyor, ağzımıza dolanıyor.
İlk oturumun sonunda bütün kadınlar yalnız olduğunu düşünme hissini aşmanın verdiği umudu defalarca ifade ediyor. Herkeste “Aaaa ben de böyle düşünmüştüm, bana da böyle olmuştu, bu yaşadığım şey demek ki benim Ayşe, Fatma olmamdan çok kadın olmamla ilgiliymiş” hissi.
Eğitimdeki samimiyet kendi literatürünü de işliyor bir yandan. Fazla söz alanların ve oturum bittiğinde hala söyleyecek sözü olanların kurtarıcısı “Söylemezsem çatlarım” sözleri var mesela. Yine Laden’in hediyesi “çok, çok acayip, çok acayip”lerimiz… Özellikle eğitmen ekibi bu konuda çok yaratıcı. Ece günlük zamanlama ve teknik işlerin takibini yapan sandalyelik görevini üstlendiği bir gün, eğitmen ekibinin dağınıklığını bir espri ile defediyor: “Saksı değilim ben, sandalyeyim! J”. Müge, akşamın sonunda yapılan eğitmen ekibinin toplantılarda tartışmaların ve havanın verdiği tatlı uyuklarken (bu arada saat sabaha karşı 3 falan) her defasında “Ben aslında böyle değilim” diyerek uyanıyor ve ortamda geçen her “Müge” kelimesinde kafasını en hızlı kaldırma rekoru kırıyor. Özgün, oda arkadaşım, hem ahbaplarını, hem eğitimi, hem de ekibi sakin sakin idare edebilme becerisine sahip çekirdek canavarı. Gülcan’la karşı karşıya çekirdek yediklerinde ortaya çıkan görüntü çekirdek cinayetlerini andırıyordu. Gülcan vampirliğe terfi ettiği toplantılarda gece kırmızı, gündüz beyaz gözleriyle hayata adapte olmaya çalışmanın zorluğunu toplantıya hiç yansıtmıyor. Gülcan benim için “Eveeet, ne yapıyoruz yani sonuç olarak, bir toparlayalım.” sesi. Başak, bizi tartışmaya çağıran daimi sandalyemiz. Dinliyor, bekliyor, konuşuyor, dinliyor, konuşuyor, bekliyor, konuşuyor, dinliyor, bekliyor. Ama Başak’ın içki hesabı biraz kabarık geldi, anlarsınız ya…
Merve Seda ve Laden okey turnuvamızda üst üste yenilmiş olmanın gerginliğini toplantıya yansıtmamayı beceriyor. Ama bana olan hayranlıklarını aynı beceriyle gizleyemiyorlar; bana karşı fazladan bir saygı seremonisinde bulunmalarından anlıyorum. Yenilmek bu kadar zor olmamalı… Onlar da insan.
Eğitmen ekibinin en büyük şansı gün sonunda küçük gruplarla yapılan değerlendirme toplantılarından gelen eleştiri ve önerileri tartışmak. Yeniden ve yeniden bu eğitimin iyi bir şey olduğuna ikna oluyoruz. O yüzden uzuyor toplantılar, yarına bu talepleri içerecek şekilde ne katabiliriz derdindeyiz. “Eve gidince yüzyıllarca uyuyacağız nasılsa” umudumuzu asla kaybetmiyoruz, bu umudu kaybettirmeye yönelik girişimleri sabote ediyoruz.
Katılımcı genç kadınların görsellikle ilişkilerinin ortam açısından geldiklerinden bu yana fark yaratıp yaratmadığını merak ediyorum. Yemekte dalıyoruz mevzuya bir ucundan. Kadınlar arasında özellikle güzellik üzerinden kurulan kadın kadının kurdudur klişesinin ne kadar uyduruk olduğu birbirlerinin arasında zamanla çok daha rahat gezinmeye başladıklarını söylemeleriyle bir kez daha somutlanıyor. Erkek çıkarı bir rekabet tahsis etmedikçe, kadınların arasında ortaya çıkan şey, bilakis, dayanışmanın ta kendisi…
Kaldığımız Villa Natura’daki çalışanların doğallığı, her türlü nazımızı gık demeden çekmesi de bu dayanışmayı güzelleştiren etmenlerden biri. Kırdığımız bardaklar da nazar olsun…
// Okumayı Sürdürün

İlk Paylaşım



Pembe kıyafetler, oyuncak bebekler,evcilik,etekler…Bütün bunlar bir şeylere işaretti ama neye? Vakit ilerliyor, büyüyorum, okula başlıyorum; ön sıralara oturuyoruz, çünkü kızlar uslu olur ve ön sıraya oturup öğretmeni dinler. Vakit ilerliyor boyum uzuyor, vücut hatlarım belirginleşiyor ama yanımdaki erkekler ufak tefek. Ben büyüyorum, evet, ergenlik dedikleri şey oluyor galiba.Sonra regl oluyorum ve artık kadınlık dedikleri şeyin tavan yaptığı yerdeyim.Dar kıyafetler giyme,eve erken gel,erkek arkadaşın olmasın başına bir şeyler gelir.Neydi o bir şeyler?
   Geçtikçe geçiyor zaman. Ev, okul, medya, çevre aynı şeyleri deyip duruyor. Aynı yumakta dönüp duruyorlardı. Ve anlıyordum ki ben bir kadınım ve benim çok fazla sorumluluğum var. Geleceğin annesiyim. İyi bir eş olmak zorundayım.
   Aşık oluyorum hayatıma birileri giriyor ve her seferinde kadınlığımı hatırlıyorum yada hatırlatıyorlar.Ve ben sürekli bir şeylerden korkuyorum. Her taciz tecavüz haberinden sonra ailemin ‘kadın istemezse olmazdı’ lafını duyuyorum. O korku kaygı bende büyük bir güvensizlik yarattı bende.
   Üniversiteye başladığımda geleceğime biraz daha net bir yön belirlediğimden dolayı biraz rahatladığımı fark ettim. İlişkilerimde daha rahat olmaya çalışıyorum fakat yine de bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Yani tek sorun aslında ekonomik özgürlük, sosyal statü değildi. Kadın olmaktı tek sorun. Kadınlığa atfedilen rollerdi.
    Beni en çok sarsan yakın çevremden birinin akıl almaz bir şekilde namus cinayeti adı altında öldürülmesiydi. O namussuz bir kadındı ve ölümü hak etmişti çevresindekilerce. Peki neden? Nasıl öldürülmüştü? Acaba güçlü durabilseydi kurtulacak mıydı? Neydi güçlü durmak?Bir kadın güçlü durabilir miydi?
    Acaba hangimizin öldürülmeme, tacize. Tecavüze uğramama garantisi var.Hangimiz güven ortamı içindeyiz?

E.



// Okumayı Sürdürün