12 Ağustos 2012 Pazar

Toplumsal Cinsiyet Eğitmenlerimizden bir paylaşım...



TOG’LU CADILAR VE EĞİTİM 
EKİBİNDEN HAVALI DEDİKODULAR
Çok fena… 8 kişilik eğitmen ekibi ve 22 kişilik katılımcı grubu ile harika bir mekandayız. “Denizin kenarında, güneşi ve neşesi yerinde bir ortamda eğitime odaklanabilecek miyiz?” tedirginliğini yaşıyorum. “Hangi çılgın eğitim benim deniz hevesime zincir vuracakmış şaşarım” kafasındayım.
Eğitim kişisel öykülerimizi kadınlık hallerimiz içinde yorumlama, kadınlar olarak cinsiyetlerimizin hayatlarımızı düzenleyen ayaklarının farkına varma ve güçlenmenin meşakkatli yollarını kolkola arşınlamanın olanaklarını yaratma amacını taşıyor. Ateş gibi 22 katılımcı, dondurma gibi 7 eğitmen; ortam kaynıyor!
Hiçbir oturumda espirilerimizi esirgemiyoruz. Meseleleri ciddiye almak için ceketlere ve otellerin toplantı öldüren salonlarına ihtiyacımız yok. Kadınlık deneyimini yaşıyor olmanın ne anlama geldiğinin farkına varırken, ciddiyet daha samimi bir formda aramızda dolaşıyor, ağzımıza dolanıyor.
İlk oturumun sonunda bütün kadınlar yalnız olduğunu düşünme hissini aşmanın verdiği umudu defalarca ifade ediyor. Herkeste “Aaaa ben de böyle düşünmüştüm, bana da böyle olmuştu, bu yaşadığım şey demek ki benim Ayşe, Fatma olmamdan çok kadın olmamla ilgiliymiş” hissi.
Eğitimdeki samimiyet kendi literatürünü de işliyor bir yandan. Fazla söz alanların ve oturum bittiğinde hala söyleyecek sözü olanların kurtarıcısı “Söylemezsem çatlarım” sözleri var mesela. Yine Laden’in hediyesi “çok, çok acayip, çok acayip”lerimiz… Özellikle eğitmen ekibi bu konuda çok yaratıcı. Ece günlük zamanlama ve teknik işlerin takibini yapan sandalyelik görevini üstlendiği bir gün, eğitmen ekibinin dağınıklığını bir espri ile defediyor: “Saksı değilim ben, sandalyeyim! J”. Müge, akşamın sonunda yapılan eğitmen ekibinin toplantılarda tartışmaların ve havanın verdiği tatlı uyuklarken (bu arada saat sabaha karşı 3 falan) her defasında “Ben aslında böyle değilim” diyerek uyanıyor ve ortamda geçen her “Müge” kelimesinde kafasını en hızlı kaldırma rekoru kırıyor. Özgün, oda arkadaşım, hem ahbaplarını, hem eğitimi, hem de ekibi sakin sakin idare edebilme becerisine sahip çekirdek canavarı. Gülcan’la karşı karşıya çekirdek yediklerinde ortaya çıkan görüntü çekirdek cinayetlerini andırıyordu. Gülcan vampirliğe terfi ettiği toplantılarda gece kırmızı, gündüz beyaz gözleriyle hayata adapte olmaya çalışmanın zorluğunu toplantıya hiç yansıtmıyor. Gülcan benim için “Eveeet, ne yapıyoruz yani sonuç olarak, bir toparlayalım.” sesi. Başak, bizi tartışmaya çağıran daimi sandalyemiz. Dinliyor, bekliyor, konuşuyor, dinliyor, konuşuyor, bekliyor, konuşuyor, dinliyor, bekliyor. Ama Başak’ın içki hesabı biraz kabarık geldi, anlarsınız ya…
Merve Seda ve Laden okey turnuvamızda üst üste yenilmiş olmanın gerginliğini toplantıya yansıtmamayı beceriyor. Ama bana olan hayranlıklarını aynı beceriyle gizleyemiyorlar; bana karşı fazladan bir saygı seremonisinde bulunmalarından anlıyorum. Yenilmek bu kadar zor olmamalı… Onlar da insan.
Eğitmen ekibinin en büyük şansı gün sonunda küçük gruplarla yapılan değerlendirme toplantılarından gelen eleştiri ve önerileri tartışmak. Yeniden ve yeniden bu eğitimin iyi bir şey olduğuna ikna oluyoruz. O yüzden uzuyor toplantılar, yarına bu talepleri içerecek şekilde ne katabiliriz derdindeyiz. “Eve gidince yüzyıllarca uyuyacağız nasılsa” umudumuzu asla kaybetmiyoruz, bu umudu kaybettirmeye yönelik girişimleri sabote ediyoruz.
Katılımcı genç kadınların görsellikle ilişkilerinin ortam açısından geldiklerinden bu yana fark yaratıp yaratmadığını merak ediyorum. Yemekte dalıyoruz mevzuya bir ucundan. Kadınlar arasında özellikle güzellik üzerinden kurulan kadın kadının kurdudur klişesinin ne kadar uyduruk olduğu birbirlerinin arasında zamanla çok daha rahat gezinmeye başladıklarını söylemeleriyle bir kez daha somutlanıyor. Erkek çıkarı bir rekabet tahsis etmedikçe, kadınların arasında ortaya çıkan şey, bilakis, dayanışmanın ta kendisi…
Kaldığımız Villa Natura’daki çalışanların doğallığı, her türlü nazımızı gık demeden çekmesi de bu dayanışmayı güzelleştiren etmenlerden biri. Kırdığımız bardaklar da nazar olsun…

0 yorum: