24 Ağustos 2012 Cuma

Virginia Woolf – Kendine Ait Bir Oda Kitabı Üzerine Aberegandik Yorumlar



Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabıdır. Kolay okunur, çünkü konu çok somuttur: “Kadın ve edebiyat.” Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları “ezeli” ve de “ezici” bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” İşte Virginia Woolf bu “yakıcı” soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın  edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”yazısıyla başlıyor kitabın tanıtımı. Çok güzel tanıtmış keratalar cidden. 

Hacı üniversitenin tiyatro kulübüne gireceğim’ diyen arkadaşımızı nasıl Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını okumaya yönlendiriyorsak, felsefe ile ilgileneceğim diyen genç arkadaşlarımızı nasıl ‘Sofie’nin Dünyası’na yönlendiriyorsak, psikoloji bölümü 1. sınıf ciklerini nasıl Freud, Jung okumaya sevk ediyorsak, bu konuyu araştırmak isteyenlerin eline de bu kitabı tutuşturacağız galiba.

Kitap 6 bölüme ayrılmış. İlk 5’ine pek gerekli diyemeyeceğim, Shakespeare’nin kardeşi Judith’in hikayesinin anlatıldığı bölümü saymazsak, kitabı alan birisinin sadece 6. bölümü okuması, kitabın özünü anlamasına yetecektir.
Tanıtım yazısını çok beğendiğimi söylemiştim. Çünkü ‘kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra’ diye bir ibare geçiyor. Çok doğru söylenmiş. Kadın ve Edebiyat üzerine daha uzun bir tarihçe çıkarılabilirdi diye düşünüyorum, çıkarılmalıydı da. Esaslı bir yanıt getirmiş-miş. Yok öyle bir şey. Bence daha iyi savlar öne sürebilirim bu ‘kadınların yazamaması’ konusunda. Virginia Woolf evet çok iyi ve çok akıcı bir metin çıkarmış ortaya. Ama hepsi bu kadar. Kadınlar niye yazamaz? sorusuna esaslı bir cevabı filan yok. Böyle bir çabası da yok zaten, başta açıklıyor. Son bölümde ‘en iyisi boşverin bunları, erkek yazarlardan biri bu konuda daha kapsamlı bir şeyler yazabilir’ diyor, burada bir ironi varmış gibi düşünebilirsiniz, ama bana böyle gelmedi. Kadın yazarların gelişiminin devam edeceğini savunuyor sadece. Bir Shakespeare ortaya çıkarmak zorunda değiller belki ama 100 tane iyi yazar say deseniz, muhtemelen tek kadın yazar ismi saymam. Bu da bir gerçek. Hele ki Türk Edebiyatı’nı göz önüne alacak olursak. Biraz realist olmak lazım.

Kitapta değinilen en değerli nokta ‘kadın yazarların kadın gibi yazmaması, erkeğe benzemeye çalışması’ idi. Bu nedenle başarısız olunduğunu ileri sürüyor Woolf. Doğru bir yaklaşım, Jane Austen bunun en iyi örneği. Evlilik, Aşk, Gurur gibi konuları kadın yazarın kaleminden okumak lazım. Jane Austen’in kadınların ilgi alanlarını yazması nedeniyle bugün bu kadar okunan bir yazar olduğunu söylüyor. Mantıklı.

Kitabın genelinde ‘kendinize ait bir odanız olsun, ekonomik özgürlüğünüz olsun’ gibi mesajlar veriliyor. İyi yazmanın kuralu buymuş. Saçmalık. Tam anlamıyla bahane. Erkek yazarlar villalarında yazıyordu sanki. Kitabı nerede yazdığınızın bir önemi olamaz bence. Yok bulaşıkmış, yok ütüymüş, yok çamaşırmış, kadınlar bunlarla ilgilendiği için yazamıyormuş. Hepsi bahane. Hayatın daha büyük sorunları varken bunları bahane edip yazamamak çok komik görünür herhalde.

Son bölüm haricindeki bölümlerde bazı erkek düşünürlerin, yazarların kadınlar hakkındaki düşüncelerine, sözlerine yer verilmiş. Mesela Napolyon, mesela Mussolini… Bir yerde ya arkadaş niye bu kadar çok düşünüyorsunuz kadınlar üzerine, altı üstü kadın diyerekten bir konu geçiyordu, çok koydu lan :/ Kadın haklı beyler.
6. bölüm ilgi çekiciydi. Sanırım bu yazımın sonlarına doğru kadınları gaza getirecek birkaç laf etmeliyim diyerek başlıyor. Yazın diyor, paranızı kazanın, kendinize ait bir odanız olsun ve yazın erkekler ne der diye düşünmeden yazın. Ama Virginia Woolf’un en beğendiğim yanı ‘kadınlık gururu’ gibi bir saçmalıktan bahsetmeyişi. ‘Yazalım, hadi erkekleri yenelim, dünyaya hakim olalım’ düşüncelerinin ötesinde yazmış yazacaklarını. Bunun bir savaş olmadığından bahsetmiş. Haklı da. Bazen düşünüyorum diyor, bu iki cinsiyet birbirini tamamlıyor. Kadınlar kitap yazamıyormuş, kadınlar kurmaca yazın anlamında hiçmişler kimsenin umrunda değil.
Kitap İletişim Yayınevi’nden çıkmış, 6 bölümden oluşuyor ve 127 sayfa. Suğra Öncü tarafından çevirisi yapılmış. Hayli de iyi yapılmış. Orijinal adı A Room of One’s Room.

Not: Düşündüm de yazılacak ne kadar çok şey var hakkında, lanet olsun daha 1 saat boyunca yazabilirim, ama sıkıldım :p Devamı haftaya filan, muhtemelen haftaya da unuturum. En iyisi mi siz alın okuyun.

M.G
24.08.2012

0 yorum: